19 Ağustos 2013 Pazartesi

Naacal Tabletleri

Naacal Tabletleri, önce Augustus Le Plongeon daha sonra ise James Churchward tarafından bir zamanlar varolduğu iddia edilen antik bir halk ve uygarlık. Naacal'ın varlığına dair hiçbir bilimsel ve arkeolojik veri bulunmamış olmasına karşın, hakkında çok sayıda kurgu eserler yazılmıştır.


Augustus Le Plongeon'un Naacal tanımlaması

İlk olarak Augustus Le Plongeon, 1896 yılında yayınladığı "Queen Moo and the Egyptian Sphinx" adlı eserinde Naacal diye bir halktan bahsetti. Le Plongeon'a göre Naacal'lar Maya dininin ve uygarlığının misyonerleriydi. Le Plongeon, Churchward'ın aksine Orta Amerika'da eski ve güçlü bir uygarlığın olduğunu ileri sürüyordu.

James Churchward'ın Naacal tanımlaması

Naacal iddialarıyla ilgili bilinen bir sonraki yayın James Churchward tarafından 1926 yılında yapıldı. Churchward'ın kitabının adı "Kayıp Mu Kıtası, İnsanlığın Anayurdu" "The Lost Continent of Mu, Motherland of Man" idi. Churchward'a göre Naacal'lar kayıp Mu kıtasının halkına ve diline verilen bir isim olduğu gibi uygarlığın da adı idi.
Churchward'a göre bu uygarlığın nüfusu 64 milyon idi ve 50.000 yıldır varlığını sürdüren, teknolojik olarak çok gelişmiş bir uygarlığın sadece gerilemiş bir kalıntısı idiler. 50.000 yıl önceki bu uygarlık, hem Churchward'ın zamanından (19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başı) ve diğer bütün geçmiş uygarlıklardan çok daha gelişmiş idi.
Churchward'ın iddiasına göre Tibet'te bulunan bir mabedin başrahibi Rishi tarafından kendisine bazı tabletler gösterilir. Churchward bu tabletlerin dilini öğrenir ve çözer. Naacal tabletleri bu kıtanın, uygarlığın beşiği olduğunu öne sürmektedir. Buna göre yaklaşık 70.000 yıllık bir uygarlık geçmişine sahip olan Mu; zaman içerisinde tüm dünyada birçok koloniler ve büyük imparatorluklar oluşturmuştur. Ancak bu tabletlerin kendileri Churchward onları gördükten sonra kaybolmuştur.
Churchward, Naacal tabletlerinden edindiğini iddia ettiği bilgiler ile 5 kitap yazdı.

Churchward'ın kitabından bazı ifadeler

"Ulu büyük Melik'in… Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrı'nın karada gücü nedir? O Melik nebatatı büyütür, gökyüzünün rengini değiştirir... Bizi genç bitkilere, taze sürgünlere, yeni filizlere karşı müşfik kılan, bize gök yüzünün çeşitli renklerini seçtiren, yükselen bulutlan gösteren, parlak yıldızlar ile beraber gelen nimetleri, hafif çiyi, serinletici yağmuru gönderen, .güneşi;. ayın ışığını sevdiren büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrı'nın kudretini kâinat selâmlasın!... O, arzda insan yaratmış, insanları çoğaltmış, emirlere emir dinleyecekler, emir dinleyeceklere emirler ihsan etmiştir. İnsanları yaratan, emirlere salâhiyetler sunan, tebaaları itaatli kılan büyük Meliki, Ulu Hükümdarı, Yüce Tanrı'yı kâinat alkışlasın.... Büyük Melikin, Ulu Hükümdarın, Yüce Tanrı'nın denizde gücü nedir? O Melik gümüş balıklarını, yılan balıklarını, maymun balıklarını, ıstakozları, derin sularda yüzen iri balıkları, denizdeki diğer çeşit balıkları ve sair şeyleri deniz ile beraber halk etmiştir. Bu Yüce Hâlikı kâinat selâmlasın!... Bizi sineklerin, böceklerin, kurtların, diğer haşerelerin zararlarına karşı dayandıran odur. Onu, her şeyin Halikını, kâinat dualar* ile yücelesin!"
"Mu kıtası sıcak, fakat pek münbit ve mahsuldar, ovalık bir memleket idi. Her tarafı güzel çayırlar, meralar, düzlüklerde bitmiş zengin ormanlar süslüyordu. Akışları sakin, muntazam, geniş yataklı, seyrüsefere fevkalâde müsait nehirler kenarında kalabalık nüfuslu, büyük, zengin şehirler vardı. Dünya cenneti denmeğe lâyık olan bu kıtada hiç yüksek dağ yoktu. Dağlar yalnız orada değil, dünyanın başka taraflarında da henüz fazla yükselmemişti. Mu ve Muluların mevcudiyeti yeryüzünde büyük dağların teşekkülünden evvelki jeolojik zamana, üçüncü arz devrine tesadüf ediyordu. Mu ormanlarında ve sularında bu devrin hayvanları yaşıyordu. Mu insanları her nevi hayvanı muti bir hale getirmenin yolunu biliyorlardı. Koca kıtayı pek düzgün yollar ile kurşuni örümcek ağını örnek tutarak örmüşlerdi. Yollar nereden başlar, nerede biter, kestirilemez idi. O kadar mükemmel yapılmışlardı ki, kalıntıları karşısında günümüzün mühendisleri, kaldırım ustaları gözlerine inanamamaktadırlar. Main şeklindeki kaldırım taşları yan yana konuvermiş değil, birbirine kopmayacak surette eklenmiştir. Ne taraftan bakılsa kenarlar hattı müstakim teşkil eder."
"Mu kıtası ahalisi, bir hükümetin idaresi altında on kabileden terekküp ediyordu. Hükümet başkanına Mu'nun güneşi: tacı, hükümdarı, hâkimi, emîri mânasına Ra-Mu deniyordu. Ramu'lar ahaliyi Tanrı'nın vahiy ettiği mukaddes yazılar ahkâmına göre idare ediyorlardı. Başkanlar halka karşı vazifesini müdrik, müşfik, halk başkanlara karşı içten gelen bir istekle hürmetkar idi. Emir etsin, yahut emre tâbi olsun bütün Mu sakinleri tek Tanrı'ya inanıyordu."


13 Ağustos 2013 Salı

Mu Kıtası Varsayımının Bilimdeki Kabul Derecesi


Bilim çevrelerinde levha tektoniği konusundaki bilgi birikimine dayanarak Mu'nun da Atlantis gibi bir efsane olduğu konusunda görüş birliği vardır. Levha tektoniğine göre kıtaları oluşturan SiAl (silisyum/alüminyum) kayalar, okyanus diplerini oluşturan SiMg (silisyum/magnezyum) kayalar üzerinde "yüzerler". Büyük Okyanus dibinde Mu kıtasını kanıtlayacak herhangi bir SiAl kayaya rastlanmamıştır.

İlk kez James Churchward tarafından ortaya atılan, geçmişte üzerinde ileri bir uygarlığın bulunduğu, Pasifik Okyanusu’nda bir kıtanın varlığı konusundaki görüş, çeşitli belge ve bulgular  mevcut olmakla birlikte, henüz arkeologlar arasında yaygınlık kazanmamış bir görüştür. Çin'e ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde "Kıtamız battı, biz de buraya kaçtık" yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir. Türkler'in de Mu Kıtasından geldiği söylentileri de varsayım olarak eklenmiştir. Mu Kıtası, M. Kemal Atatürk'ün talimatıyla kurulan bir ekip tarafından araştırılmıştır. Deniz dibinden bulunan kalıntılara Karbon testleri yapılmıştır.

James Churchward'ın MU hakkındaki İddiası


Churchward'ın İddiası


Churchward'ın iddia ettiğine göre Mu uygarlığını araştırmasına başlaması, Batı Tibet'teki, adını vermediği gizli bir tapınağın arşivlerinde bulunan, çok eski bir dilde yazılmış olan Naacal Tabletleri'ni okumasıyla başlamıştır. Söylediğine göre, bu tabletleri okuyabilme becerisini de yine o tapınakta bulunan bir Tibet rahibinden öğrenmiştir. Churchward sonraki yıllarda, mineralog ve arkeolog olan Dr. William Niven tarafından Meksika'da ortaya çıkarılan tabletler üzerinde çalışmıştır. Çin'e, Hindistan'a, güney asya ülkelerine ve çevre adalara kaçanların kitabelerinde kıtamız battı, biz de buraya kaçtık yazmaktadır. Bu yazılı kayalar 14 bin yıllıktır, c14 karbon testleriyle sabittir.

Churchward'a göre, Mexico City yakınlarında 1921–1923 yılları arasındaki kazılarda keşfedilen bu 2600 tablet, Tibet'te öğrendiği Naga-maya dilinde yazılmıştı. Churchward'a göre bu tabletler 12.000 yıldan daha eskiydi.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Kayıp Kıta "MU"


Mu (Kıtası), Büyük Okyanus'ta yer aldığı ve 14 bin yıl önce battığı iddia edilen efsanevi batık kıta.

Ayrıca Türklerin anavatanı kabul edilmektedir.


Kıtanın kaşifi  İngiliz Albay ve gezgin James Churchward'dır.





Keşfi şu şekilde olmuştur:

James Churchward, Tibet tapınaklarında bulduğu yazı tabletlerini oradaki rahiplerden on iki senede öğrendiği Naga Maya dili ile tercüme ederek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre Büyük Okyanus'ta, Asya Kıtası ve Amerika Kıtası arasında ve Avustralya'nın iki katı büyüklüğünde bir kıta olduğunu anlatır.
Ayrıca: Tibet'te yaptığı araştırmalara dayanan ve bunlarla ilgili olarak yazdığı 4 adet kitabına konu edilmiştir.